Category: Türkçe

Date:

Son yıllarda doktora yapanların sayısında ciddi bir artış var. Birçok kişi doktora yapmak istiyor. Bu yazıyı okuduğunuza göre onlardan birisi olabilirsiniz. Ancak nereye başvuracağınızı ya da kabul almanız durumunda hangisini tercih edeceğinizi bilemiyorsunuz. Bu konuda tecrübelerimi sizlerle paylaşmak isterim. Bu yazıyı Bilgisayar Bilimleri perspektifinden yazdığımı not etmeyi de ihmal etmemeli.

Öncelikle doktora, lisanstan çok farklı bir süreç. Lisans eğitiminde müfredat bellidir, çalışır sınavına girer geçersiniz. Zorda kaldığınızda danışacak insanlar bulabilirsiniz. Ama doktorada ne müfredat vardır, ne de konuyu sizden iyi bilen birisi. Seçtiğiniz bir konuda dünyanın en iyisi olmanız beklenir ve cevap anahatarı yoktur. Daha önce kimsenin çözmediği sorunları çözmeniz gerekir. Önce ders alarak ya da araştırarak geniş bir perspektif elde etmeniz, ardından bir konuda karar kılıp derinlemesine uzmanlaşmanız beklenir. Bu sürecin ise ucu bucağı yoktur. 9-5 bir iş gibi değildir. Sonuçlara ulaşabilmek ya da doktorayı çabucak bitirebilmek için haftasonları da, tatillerde de çalışmak durumunda kalabilirsiniz. Bununla birlikte süre sıkıntısı olmayan daha sistematik ve rahat programlarda 9-5 haline dönüştürenler de olabiliyor.

Şimdi farklı açılardan tercih yelpazesini inceleyelim.

Alan tercihi

Yüksek lisans esnasında neden hoşlanıp hoşlanmadığınız konusunda bir fikir sahibi olmuşsunuzdur. İlginizi çeken alanları eleyerek az sayıya indirin ve en çok hoşunuza gidenlere başvurun. Kabul aldıktan sonra aşağıda inceleyeceğimiz etkenlere göre en uygun olanı tercih edebilirsiniz.

Ülke tercihi

Ülkemizde eğitim kalitesinin henüz istenen seviyeye gelmemesi sebebiyle yurt dışında doktora yapanlar el üstünde tutuluyor. Birçok üniversite, kadrosuna alacağı akademisyenlerde yurtdışı tecrübesi istiyor artık. Bununla birlikte doktorayı Türkiye'de yapıp 1 yıl yurtdışında doktora sonrası araştırmacı (postdoc) olarak çalışmak da yeterli oluyor genelde. Her ülkenin kendine özel artı ve eksisi var.

Örneğin Amerika'da doktora 5-7 yıl sürebiliyor. Birçok alanda araştırma kalitesi en yüksek ülke. Ancak çalışma şartları ağır, beklentiler yüksek. Akademisyenler şirketlerden para alıp öğrenci çalıştırıyor. Şirket mantığıyla ilerliyor işler. Bu sebeple asistan maaşıyla kıt kanaat bir yaşam sürülebiliyor. Rekabet, stres, kıskançlık ve ayak kaydırma çok görülüyor.

Avrupa'da ise doktora 3-4 yıl. Ders olmayabiliyor, direkt teze başlanabiliyor. Yeterlilik sınavı daha kolay ve formalite şeklinde olabiliyor. Amerikalılar "3-4 senede doktora mı olurmuş?" diye Avrupa'da doktora yapanlara burun kıvırabiliyor.

Türkiye'de Amerika'nın benzeri bir sistem var. Mühendislikte 5-7 sene sürebiliyor ortalama. Sosyal bilimlerde 3-4 senede bitebildiğini de duydum. Eğer sosyal olursanız çevre edinme, erkenden kadro bulma ve emekliliğe saydırma avantajınız olabilir.

Üniversite tercihi

Hangi Üniversite'de doktora yapmalıyım? sorusunun cevabı aslında amacınıza göre değişiyor. Eğer maksadınız diploma alıp herhangi bir Anadolu şehrinde ders vermek ya da AR-GE merkezinde çalışmak ise doktorayı nereden aldığınızın çok önemi olmayabilir (mezun sayısının artmasıyla bu durum değişebilir). Ama elit okullardan birisine girmek istiyor, yurt dışında postdoc yapmak istiyor ya da özel sektörde danışmanlık yapmak istiyorsanız Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ, Bilkent, Koç, Sabancı gibi üniversitelerde doktora yapmak faydalı olacaktır. Hem marka etkisi, hem eğitiminin ve araştırma kadrosunun kaliteli olması, hem de yurtdışında tanınan okullar olması sebebiyle bu üniversiteler önünüzü açacaktır.

Yurtdışında bir üniversite seçecek olduğunuzda ise dünya sıralamasına (rankings) bakabilirsiniz. Çok farklı kurumlar farklı sıralamalar hazırlıyor. Öznel bir hesap olduğu için tek bir sıralama yok. Hepsini inceleyip karar vermekte fayda var. Tıp fakülteleri olan üniversiteler tıp fakültesinin etkisiyle üst sıralarda yer alabiliyor, dolayısıyla bölüm bazlı incelemekte fayda var. Bununla birlikte üniversitenin imkanları, olanakları, araştırma faaliyetlerinin etkinliği, hangi başka üniversitelerle işbirliği yaptığı, ortamı gibi etkenleri de incelemek gerekli.

Danışman Tercihi

Doktora sürecinde en kritik iki seçim danışman hoca ve konu seçimi. Hocanızla ilgi alanlarınız ile çalışma ve iletişim tarzlarınızın uyuşması hayati önem taşıyor. Bununla birlikte araştırma performansı önemli. Kariyerinin başındaki akademisyenler araştırma yapma şevkiyle dolu olduğundan sizinle daha çok ilgilenebilir, teşvik edebilir, yönlendirebilirler. Hem gençliğin verdiği heves, hem de yükselme hedefleri için çok çalışmaları gerekmesi bu imkanı tanır. Ancak kariyerinin son basamağına ulaşmış bir profesör için yeni makale çıkarmak çok da önemli olmayabilir ve sizinle yeteri kadar ilgilenmeyebilir. Bununla birlikte bir profesörün tecrübesi genç bir akademisyene göre çok daha fazlayken yeni konulara girebilme esnekliği çok daha azdır. Yani aklınıza gelen alışılagelenden farklı bir konu üzerinde çalışmak istediğinizde sorun yaşayabilirsiniz.

Peki araştırma performansını nasıl öğrenebiliriz? Google Scholar sitesinden bir akademisyenin profilini bularak hangi yıllarda hangi makaleleri kimlerle çıkardığını görebilirsiniz. Son zamanlarda yayın yapmış mı? Hep konferanslara mı göndermiş, yoksa dergi makalesi de yayınlanmış mı? Bu alanda hangisi daha makbul? Benzer akademisyenlerin profilleriyle karşılaştırınca nasıl görünüyor? Atıf sayısı nasıl? h-index'i nasıl? Tek başına mı makale çıkarmış, öğrencileriyle mi, yoksa yabancılarla mı? Kalabalık bir yazar listesinin içinde adı geçenlerden mi (belki çok az bir katkısı olmuş olabilir), yoksa yazar listesinde ağırlığı var mı? Üniversite dışına kapalı mı? Yoksa çalışmaları başkaları tarafından duyulmuş mu? Ayrıca Webometrics'in yayınladığı (Google Scholar hesabı olanlar arasında) akademisyen sıralamasını da inceleyebilirsiniz.

Halihazırda bir projesi var mı? Varsa ilginizi çekiyor mu? Yoksa sizin bir belirli projeniz var mı? Projenizi detaylıca anlattığında beğendi mi? Zor beğenen birisi mi? Yoksa her şeye olur diyerek baştan savan birisi mi? İki türlüsü de zor. En iyisi motivasyonu bozmadan yapıcı eleştirilerde bulunması, yönlendirmesi.

İlginizi çekmeyen bir konuda doktora yapmayı aklınızın ucundan geçirmeyin, hayatınızın en büyük hatasını yaparsınız. Bu iş tutkuyla yapılabilecek bir iş. Danışmanınızın bu sevdiğiniz konularla alakalı olması da çok önemli. Bilmediği bir alanda çalışmak istemeniz durumunda konuyu kendi perspektifinden değersiz görüp haksız eleştirilerde ya da yanlış yönlendirmelerde bulunabilir. En iyisi doktoraya başlarken tez hocanızın ve konunuzun belli olması, bu konuyu hocanızın onaylamış olması ve konu hakkında bilgi sahibi olması. Size de doktoraya başlar başlamaz derslere paralel olarak tez üzerinde çalışmak düşüyor.

Hocanızın öğrencileriyle ilişkisi nasıl? Mevcut öğrencileri ve mezunlarına mutlaka danışın. Mezun olan öğrencileri kaç tane? Doktorayı bitirmeleri ne kadar sürmüş? Yayınları iyi yerlerde mi, atıf almış mı (çok yeni değilse)? Mevcut öğrencileri kaç senedir okuyor? Doktorayı bırakanlar ya da danışman değiştirenler olmuş mu?

Yönetim tarzı nasıl? Micromanager denilen her işe karışan, detaylıca yönlendiren bir tarzı mı var? Yoksa Macromanager denilen genel hatlarıyla yönlendiren, detayları sizin bulmanızı bekleyen bir tarzı mı var? Hangisi sizin için daha iyi? Uyumlu birisi mi, agresif ve baskıcı birisi mi? Hangisi sizin için daha iyi olur? Kimisi için agresif ve baskıcı bir hoca itici güç olabiliyorken kimisi için doktorayı bırakma sebebi oluyor. Toplantı tarzı ve sıklığı nasıl? Yönlendirmeleri yeterli mi? Öğrencileri başıboş kalmaktan ya da hareket alanı tanınmamasından yakınıyor mu?

Esnek ve anlayışlı mı? Kabul aldığım ve çok cazip gelen bir programı reddetme sebebim eş-danışmanım olacak hocanın öğrencilerine önemli işleri için bile ofisten erken çıkmasına izin vermemesini ve anlayışsız olup onları baskı altında tutuyor olduğunu öğrenmem idi.

Araştırma tarzı nasıl? Teorik mi, uygulamalı mı? Simülasyon ve modelleme mi, gerçek hayat verileri üzerinde keşifler yapmak mı? Analiz mi, sorunlara çözüm üretmek mi? Keşif değil de çözüm odaklı bir insansanız analiz yetersiz gelebilir, modellemeler saçma gelebilir. Ya da tam tersi.

Bütçe

Geçiminizi nasıl sağlayacağınızı da planlamanız gerekiyor. Alternatif geçim kaynaklarını önceki bir yazımda anlatmıştım. Yurtdışındaki fonlama yöntemleri farklı olabiliyor. Bazı ülkelerde doktora öğrencisi mutlaka asistan olmak zorunda mesela.

Aklınıza doktora yaparken girişim (startup) yapmak gelebilir. Eğer tez konunuzun üzerine bir startup kurabiliyorsanız güzel. Ama farklı bir konudaysa riskli. Çünkü tez de startup da sürekli odaklanma (her an aklınızda olması) gerektiriyor. İki proje aynı anda yürümüyor çoğu zaman. Ayrıca şirket kurduğunuzda araştırmanız sonucu bulduklarınızı ticari sır olarak saklamak istiyorsanız tezinizde bunları detaylıca anlatamayabilirsiniz, tabii patent almadıysanız.

Programın koşulları

Doktora programınızın koşulları da ayrıca önemli. Aynı üniversitenin aynı enstitüsünde bile farklı programların farklı gereklilikleri olabiliyor. Zorunlu asistanlık talebi, mezuniyet için beklenen dergi yayını sayısı, yeterlilik sınavının formatı. Size ne kadar uyduğunu iyice araştırın. Yeterlilik sınavı bazı programlarda 10 dersten birden yapılırken bazı programlarda araştırma alanınızla alakalı kitap makale verip ondan sınav yapılabiliyor, bazıları ise sadece formalite icabı bir literatür taraması istiyor.

Ayrıca programın mezunlarının nerelerde olduğu, kurallarının katılığı, doktora süresinin uzunluğu gibi hususları göz önünde bulundurmakta fayda var. Programın sitesinde süre konusunda verilen rakamın doğruluğundan lütfen mevcut öğrencilere danışarak ya da mezun listesine bakarak emin olun.

Araştırma ortamı nasıl? Laboratuvarlar aktif kullanılıyor mu? Rekabet var mı? Kimi yerde rahatsızlık verici düzeyde rekabet olabiliyorken kimi yerde çok sıcak bir ortam bulabiliyorsunuz.

Sonuç

Doktora seçimi hayatınızın en kritik seçimi olabilir. Öyle ki başlamadan önce önemsiz gelen problemler yıllarınızın heba olmasına sebep olabilir. O sebeple çok detaycı olmakta fayda var. Tüm bu yazdıklarımın ardından "bulduk da bunuyoruz" gibi düşünebilirsiniz ama bahsettiğim sorunlardan birkaçının olması durumunda bile başarısızlık işten değil. Nitekim doktoraya başlayanların yarısı doktorasını tamamlayamıyor. Tüm bu koşulların olumlu olduğu bir yer bulmak sadece Türkiye'de değil, dünyada da çok zor. Ama herkesin dayanabileceği olumsuzluklar farklıdır. En azından dayanamayacağınız olumsuzlukları elemeniz ve sizin için en uygun yeri seçebilmeniz için yol gösterebilmiş olmayı umuyorum.

2009 yılında Kanada'dayken yazdığım Akademisyen Adaylarına Tavsiyeler yazımı da okumak isteyebilirsiniz.


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus