Category: Türkçe

Date:

Uzun zamandır yazamıyorum, çünkü 2 senedir rahatsızlık veren kıl dönmesi sorunuma çözüm bulmak için ameliyat oldum. Normalde insanlar ameliyatının detaylarını nahoş olduğu için anlatmazlar ancak belki ileride ameliyat olmak isteyen birisine bilgi kaynağı olur diye yazıyorum. İlgilenmeyenler okumayabilir, çok fazla gereksiz detay var sanırım :) Size özet olsun: "Kaykılık oturmayın, kıl dönmeniz varsa da en kısa zamanda tedavi olun çünkü bacağa kadar ulaşabiliyormuş."

Öncelikle nasıl ortaya çıktığını anlatayım. Her şey, iki sene önce erken gelen servise yetişeceğim diye koşarken karlara takılıp kuyruk sokumumun üzerine düşmemle başladı. Bölge ağrımaya başlamıştı. Bir poliklinikte durumu teşhis eden doktor, bir süre Fucidin adlı merhem antibiyotikle duruma müdahale edip uygun bir zamanımda ameliyat olmamı tembihlemişti. Ancak bir süre sonra ağrının geçmesiyle rahatsızlığımı unutunca ameliyat felan olamadım tabi. O da bundan intikam almak ister gibi en olur olmaz yerlerde (şehir dışında, final döneminde gibi) ağrıtıp beni etkisiz hale getirmeye başlamıştı. Geçen final döneminde yine çok oturmak sebebiyle rahatsızlığımın başlamasıyla ameliyat olmaya karar verdim. Ara tatile girer girmez hastaneler arasında kalite, ücret ve uzaklık araştırmasından sonra Ümraniye Erdem Hastanesine (evime yakın, kaliteli ve 300YTL ücret istiyordu) gittim, doktor ameliyatı 2 gün sonrasının sabahına yazdı ve aç gelmemi tembihledi. Primer yaklaştırma (yarayı yarı-açık bırakma) yöntemiyle ameliyat yapacaklardı. Gerek kolaylığı, gerekse başarısı sebebiyle bu yöntem tercih ediliyordu.

Ameliyat sabahı aç karnıma hastaneye gittim ve bir hemşire kolumdan kan aldı. Sonra bir kıyafet getirdiler ve onu (deli gibi) ters giymemi istediler. Sonra mevcut rahatsızlıklarım soruldu ve getirilen sedye/seyyar yatağa yatırıldım ve ameliyathaneye götürüldüm. Kilom soruldu (anestezi için), yine rahatsızlıklar soruldu, hastalığım soruldu (dikkat edin kıl dönmesi yerine safra kesesi ameliyatı yapmasınlar :P) ve sırtım ile parmağıma elektrotlar takıldı. Nabzımı gözlemlemek için sanırım. Bip bip bip sesleri öterken "Ya ben kalp ameliyatı olmuyorum ki topu topu bi parça et keseceksiniz" demekten kendimi alamadım (tabi içimden). Sonra oradaki bir uzman sağ elimde damar tespit edip oraya iğne taktı. Sonra da iğnenin iki ucundan birine serumun hortumunu bağladı. Pek bir şey hissetmedim. Sadece o iğne ele yapıştırıldığı için damarda gerginlik yapıyordu. Sonra bir şırınganın içine bir şeyler koyup elimdeki iğnenin bir ucundan şırıngayı boşalttı. Boşaltmasıyla birlikte geçen diyalog:

Emre: (Gözleri kapanmaya başlar) Ya komple mi uyutuyorsunuz?

Uzman: Evet, iyi uykular... (Oksijen maskesini yüzüme doğru yaklaştırır)

Emre: Hadi yaaa, (3 saniye içinde uykuya dalmıştır bile, son gördüğü yüzüne yaklaştırılan oksijen maskesidir. Kendisini içkisine ilaç katılmış gibi hissetmektedir...)

Yanlış hatırlamıyorsam ne olup bittiğinden haberim olmadan güzel güzel rüyalara daldım. Uyandığımda "Yine mi sabah oldu, biraz daha uyusam" diyecekken kendimi hastane koridorlarında buldum. Seyyar yatakla odama ulaşana kadar 2-3 kere uyuyup uyandım. En son odama gelince dönerek kendi yatağıma geçtiğimde yavaş yavaş uyanmaya başlamıştım...

Narkozun etkisi öyle kötü bir şeydi ki... Bir kere bilincimin açık olduğunu hissediyordum, konuşulanları duyuyordum ve cevap verebiliyordum (aslında muhattabı olmadığım sorulara dahi) ancak konuşurken sarhoş ağzıyla. Ağzımı düzgün kullanamıyordum. Oksijen maskesi sebebiyle boğazımda kuruluk oluşmuştu ve bademciklerim ağrıyordu(10 gün sürdü). Ben de akşama kadar o vaziyette yüzüstü yattım. Yatağa yatınca ağrı kesici ve sonra da iki kere antibiyotik verildi. Ameliyat yeri odama gelip yatağa geçene kadar ağrımıyordu ancak narkozun etkisinin geçmesiyle sürekli zonklar hale geldi. Yaklaşık 5 saat zonkladıktan sonra zonklama frekansını düşürdü(güzel bir mühendis yaklaşımı). Ameliyattan 4 saat sonraya kadar yemek yemek, su içmek yasaktı. Akşam yedi gibi de işlemleri yapıp çıkışımı aldık ve tekerlekli sandalyeyle arabaya kadar gidip arabanın arka koltuklarına yatarak eve ulaştım.

Beş gün boyunca banyo yapmak, yürümek yasaktı, ancak oturmaya ve yatmaya müsaade vardı. Ancak ağrı yapması sebebiyle (arkamda koca paketimsi bir bandaj vardı) ne oturabildim, ne de sırt üstü yatabildim. Yüzüstü yatmam sebebiyle de o hafta bel ağrıları çektim. Kontrole gittiğimizde bandajı şrank diye açan doktor, yaranın durumunun iyi olduğunu söyledi. Beş adet dikiş vardı. Haftaya kadar sabah akşam duş alıp pansuman yapılacaktı evde. Bu hafta süresince ağrılarım daha da azaldı, ama (bilgisayar kullanmak uğruna) kolumun üzerine yatmaktan kol ve köprücük kemiklerim ağrıdı bu sefer. Bugün de 2. kontrole gittik. Dikişlerin bir kısmını aldı, yara açılır diye tamamını almadı. Bundan sonra da her akşam pansuman yapılmasının yanında pudra ile bakım yapılacaktı. Öbür hafta da dikişlerin geri kalanını almak üzere gidecektik. Yani bu hafta okula gidemedim. Haftaya da pazartesi dikiş almak için gidemeyeceğim. İşin kötüsü doktor "otur, otur kendini alıştır" demesine rağmen henüz oturamıyorum. Geçen gün acımıyor diye uzun süre sırt üstü yattıktan sonra dönmeye kalktım da sanki 1 tonluk et yatağa yapıştı da dönmemi engelliyormuş gibi bir zorluk çektim. Bir daha da oturamayınca da yatarak kitap okumak, bilgisayar kullanmak gibi etkinlikler iskelet üzerinde olumsuz etkilerde bulunuyor. Tatil hesapları tutmadı anlayacağınız. Şu anda da bilgisayarı yastık yerine koydum, yüzüstü iskelet pahasına yazıyorum :)

Yani anlayacağınız ameliyat uyutulduğum için çok rahat geçti ama bu kuyruk sokumunun çok hareketli olması sebebiyle tamamen iyileşmesi aylar alıyormuş. Dolayısıyla düzenli ve özenli bakım gerektiriyor. Her ne kadar ameliyat yöntemine bağlı olarak iyileşme / işe dönme süreleri değişse de siz siz olun, en az 3-4 haftayı göze alacak şekilde tarih ayarlaması yapın. Doktor 7-10 güne kadar iyileşirsin demişti ancak benim oturmayı göze alamamam sebebiyle 13 gün oturamadım, okula dönmem de 25 günü buldu.

 

(Sonradan farkına vardım ki) dikişlerin ikisinin alınmasıyla oturmam daha rahatlaştı. İki gün boyunca 1-2 saat oturabildim. Ancak sonra dikişlerimin yamulduğunu ve batmaya başladığını hissetmemle tekrar oturamaz, hatta yürümekte zorlanır hale geldim. Batma acısına alışınca yine idae etsem de bir sonraki kontrolde doktor dikişlerimin tamamını (biraz acıtarak) aldı ve büyük bir rahatlama hissettim. Artık oturabiliyorum. Hafif acıları da olsa, rahatım. Bundan sonra ise yaramın pişmesi sebebiyle günde 1e indirilen duş sayısı tekrar 2ye çıktı. Pansumanlara da devam. 2 gün kapalı pansuman, sonrası açık pansuman. Ayrıca bu hafta da okula gitmeme izin vermedi. Yani okulun iki haftası yandı (2 günlük kar tatilini saymazsak ;) ) Okula gittiğimde (gidebilirsem tabi) 25 günlük ev hapsimi tamamlamış olacağım.

  • İlk 5 Saat: Sürekli ağrı, sonra ara ara.
  • İlk 10 Gün: Bölgede ağırlık hissi, hareket edebilme kabiliyeti düşük ve yavaş.
  • 10. gün - 15. gün: Hareket kabiliyeti daha yüksek, ancak dikiş gerginliği sebebiyle oturmada sorunlar yaşanabiliyor. Dikişlerin bir kısmının alınmasıyla kısa süreli oturma imkanı doğuyor.
  • 15. gün - 18 gün: Dikişlerin yamulması sebebiyle batmalar, kızarmalar ve şişmeler sebebiyle oturamaz hale gelebiliniyor.
  • 18. gün - 25.gün: Dikişlerin hepsinin alınmasıyla büyük bir rahatlama geliyor, uzun süre oturulabiliyor; arada sancıma yapabiliyor. Uzun süre ayakta durmak da biraz ağrı yapabiliyor. Şişlikler 20.günden itibaren yaranın açık pansuman yapılmasıyla inmeye başlıyor ancak pansumanlar bir süre bağırtıyor. Koltuklara (ev/araba) oturmak oldukça zor. Öne yaslanacak yer arıyor insan.
  • 25.gün - 30.gün: Yara büyük ölçüde kapanıyor,şişlikler iniyor ancak gerginlik durumunda hafif acı mevcut. Pansuman artık acıtmıyor. Doktor kontrolüne gidildiğinde "7-10 gün daha sabah akşam pansumana devam, sonra yara kapanır gider..." cevabı alınıyor.
  • 30.gün - 40.gün: Pansumana devam, yarada pek bir şey kalmadı. Ama hala pürüz mevcut.
  • Sonrası: Artık şişlik yavaş yavaş iniyor. Pansuman yapmaya gerek yok. Ancak yanlışlıkla da olsa kaykılık oturulduğunda rahatsızlık mevcut. Salonumuzdaki koltuklarda ise gömülme sebebiyle oturmak rahatsızlık verici. Halk otobüslerinin koltuklarında oturmak ise bir işkence. Dikkatli olmak gerek. Şişlikler tamamen kaybolmuyor sanırım, rahatsızlık da birkaç sene devam ediyormuş diye duydum.
  • 2.5 yıl sonra: Ansızın dikiş yerindeki şişlik indi, sadece bir çizik kaldı. Hiç inmeyecek sanıyordum, sürpriz oldu.

Ameliyattan sonra Sayın Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu‘nun kıl dönmesine yönelik önerdiği ısırgan lapası kürüne rastladım. Çok sayıda kişinin fayda gördüğü söyleniyor ancak ameliyat olduğum için deneme imkanım olmadı tabii ki. İsteyenler Saraçoğlunun kitabından bu kürün nasıl yapıldığına ulaşabilir. Telif haklarına karışmamak adına burada yayınlayamıyorum.

Konuyla alakasız olarak ameliyat sonrası yaşadıklarımı anlatarak devam etmek istiyorum, odamı paylaştığım kişi de burnundaki kemik eğriliği için gelmişti. En büyük korkusunun bayılmak(uyutulmak) olduğunu söylüyordu. Nitekim bu korkuyu bilinçaltına öyle bir yerleştirmiş ki, ameliyat başında verilen dozda narkoz ile uyutulamamış. Hatta uzmanlardan: "Öküz olsa şimdiye devrilmişti" sözlerini duyduğunu, ameliyat ortasında uyandığını ve ameliyatın ikinci yarısını tamamen katır kütür sesleri eşliğinde izlediğini iddia etti. Narkoz etkisinde baya bir de sövdü: "Kız o ne biçim iğne yapmak öyle ya! Gösterecem sana şimdi gününü!" gibisinden. :) Birkaç saat sonra dediklerini hatırlamıyordu bile. Sonradan öğrendik ki arkadaş 4 saatlik açlıkla (ben 11 saatlik) ve ameliyattan önce sigara içerek ameliyata girmiş! Sigaranın da bildiğim kadarıyla narkozun etkisini azaltma özelliği de var. Ameliyattan sonra da biraz zorlandı. Ama geyik bir adam olması sebebiyle günümüz gülmekle geçti denebilir :)


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus