Category: Türkçe

Date:

6 Ocak 2009 Salı

Saat 7de kalkıyorum. Bilgisayara Pardus kurmaya başlıyor ve bir şeyler yiyor, ardından duşa giriyorum. Çıktığımda Pardus kurulmuş halde. Birtakım programlar kuruyor, Internette dolaşıyorum. Bugün 3 dersim var. “Computer Vision”, “Islam in the Modern World” ve “Judaism, Christianity and Islam”. Şimdi nereden çıktı bu dersler, başka ders mi bulamadın diyenleriniz çıkacaktır. Maalesef burada 1 senelik ders kavramı var ve hemen tüm sosyal dersler 1 senelik. Alabileceğim 5-6 tane 1 dönemlik ders vardı, onlardan da son tercihlerim olan bu iki ders ve Modern Britain denen ders verildi. Vaktin geldiğini fark edip apar topar Computer Vision dersine koşuyorum. U şeklinde bir masa etrafında oturmuş öğrenciler. 20-30 kişi kadar. Unun tam teğet noktasına oturuyorum. Hello diyorum yanımdaki çocuğa ama ya duymuyor, ya da duymamazlıktan geliyor. Ders başlıyor. Hocamız iri yarı bir general havasında. Dersin işlenişini anlatıp giriş dersi yapıyor. Computer Vision nedir ve nerelerde kullanılır diye. Oldukça ilginç noktalara değiniyor. Dersimiz Computer Visionun 2 boyutlu resimlerden 3 boyutlu modelleri yeniden inşa etme kısmına yoğunlaşacakmış. Bize yapılmış birtakım yazılım örnekleri gösteriyor. Mesela webcam karşısında kendi yüzünü tespit ettiriyor, üzerinde yazı yazan bir kağıdı kameraya gösterdiğinde bilgisayar kağıdın üzerine 3 boyutlu olarak o kağıtta ne yazdığını gösteriyor (mesela car yazan bir kağıdın üzerinde 3B araba animasyonu). Japonyada bu iş yapılıyormuş. Elemanlar barkodun fotoğrafını çekip Internetten o ürünle ilgili yazılı veya 3B bilgi alıyorlarmış. Sonra o dersten çıkıp Islam in the Modern World dersine giriyorum. Müslüman nüfus doğal olarak hayli var. Hoca dersle ilgili bilgi veriyor. Bir adet makale yazdıracakmış. 18 – 20. yüzyıllar arasında başlayan İslami uyanış, cihat kavramı, Filistin sorunu, Müslümanlar batıdan nasıl etkilenmiş, farklı bölgelerde ne tür farklı İslam anlayışları var, Osmanlının yıkılmasının ardından yeni yeni Müslüman ülkelerin kurulması, Pakistan sorunu gibi konulara değinecekmişiz. Bir nevi modern tarih dersi gibi. Ayrıca derste Müslüman düşünürlerin batı değerlerinden nasıl etkilendiklerini bizzat düşünürlerin fikirlerini inceleyerek görecekmişiz. Okuttuğu kitaplardan birisi, Emmanuel Kanttan etkilenen bir İranlı düşünürün kitabı. Bunu kendisi de diyor. Batı düşünürleriyle İslam düşünürlerini masaya yatıracağız diye.

O dersten de çıkıp odama gidiyorum, sonrasında ise Hasanla öğle yemeğine. Girişte Kampüs kartım olmadığı için yurt yerleşim zarfımı götürüyorum. Pazar sabahı kahvaltı için gittiğimde kadın bana bunu getirmemi söylemişti. Bu sefer farklı bir kadın var. Veriyorum kağıdı, öğrenci numaramı giriyor kampüs kart numarası yerine, tabii ki sistem kabul etmiyor. Anlatamıyorum da meseleyi. Sonunda elindeki listede boş yerler olduğunu, bunların imza için ayrılmış olmasının muhtemel olduğunu söyleyince kadın bana hak veriyor ve adıma ayrılan yere imzamı atarak içeri geçiyorum. Hasan bana nelerin nerede olduğunu, nelerin güzel, nelerin yenebilir olduğunu gösteriyor. Dolu bir öğle yemeği yiyoruz. Ton balıklı sandviç, patates kızartması, vejeteryan pizza, makarna, meyve, meyve suyu. Derse geç kaldığımı fark ederek apar topar kaçıyorum. Ders kampüsün öbür ucunda. Gittiğimde yüzlerce kişilik bir tiyatro salonunda buluyorum kendimi. Yer pek yok, aralarda kalmış boşluklar. Birisini kaldırarak ara koltuklardan birine oturuyorum. Ders Judaism, Christianity and Islam. Hocamız Hristiyan galiba. Bisiklet yaka penyesiyle bir rahibi andırıyor (nedense öyle bir çağrışım yaptı bende). Adam geyik! Bir sürü espri yapıyor. Vizeleri test ve Internet üzerinden olacakmış. Bir de alan çalışması projesi var. %40 ağırlıkta. Bu projede bir dini törene katılıp törenle ilgili hocanın bazı sorularına yanıtlar vereceğiz. Yazı 4-5 sayfa olacak ve mensubu olduğumuz dinden farklı bir dinin törenine katılmakta fayda varmış. Buna örnek olarak “Muhammed Muhammed adında koyu bir müslüman, cuma namazını anlatmaya kalktığı için dersten kaldı.” diyor. Çünkü zaten alışılagelmiş bir olayda birçok detay gözden kaçabiliyor. Bununla kalmıyor, not konusunda da çok dalgacı adam. “Ben aslında çok şeytanımdır, ileride göreceksiniz” diyen adam bir süre sonra diyor ki madem vizeleri Internetten yapıyorum, finallerde de 50nin üzerinde almanız gerekiyor. Sonra birileriyle dalga geçesi tutuyor ki, vizelerden 55 alıp finalden 47 alan birisini geçirdiğini söylüyor. Sebep mi? “Açık defter, açık kitap, açık toplum olan bir sınavdan 55 nasıl alınır! Durumuna acıdım ve geçirdim.”. Ders videoya kaydediliyor ve anlık olarak Internetten yayınlanıyor, uzaktan eğitim öğrencileri için. Dersten çıkıyor, Kampüs kart için başvuruyorum. E-Tablete imza attırıyorlar. Sonra bir sandalyeye oturtup fotoğrafımı çekiyorlar otomatik olarak. 10 dakika içerisinde elime kredi kartına benzer manyetik bantlı, üzerinde fotoğrafım olan bir kart geliyor. Yurda doğru ilerliyorum. Etrafı incelediğimde özürlüleri düşündüklerini görüyorum. Koridorlarda engelli arabalarıyla dolaşan öğrenciler var. Bu öğrencilerin kapıları açabilmesi için düğmeler yapmışlar. Ayrıca onlar için özel tuvaletler mevcut. Geri dönüşüm konusunda da çok hassaslar. Plastik, karton, cam, teneke şeklinde ayrılan geri dönüşüm kutuları mevcut. Ayrıca insanlar birbirlerine saygılı. En ufak bir şeyde dahi “Sorry!” diyorlar. Arkalarından gelenler için kapıyı tutuyorlar ve birbirlerine teşekkür ediyorlar. Tabi genelden bahsediyorum, istisnalar mevcut. Diğer fark ettiğim şey, bizdeki gibi sululuk göremedim onlarda. Kızlar kol kola dolaşmıyor mesela, veya karşılaştıkları zaman şapur şupur öpüşmüyorlar. Tünellerde iki kızı gözlemledim, birbirlerini gördüler. “Heeeeeeeey” diye özlemle seslendiler birbirlerine. Yaklaştıklarında ise 50cm ötede durduklarını, temas bile etmediklerini gördüm. İlginç. Odama geçip uyuyorum.


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus