Category: Türkçe

Date:

18 Şubat 2009, Çarşamba

Irfaan sabah 4.30a kadar telefonla konuşarak uyutmuyor beni. Sabah 6.30 gibi uyuyor, 11.30 gibi kalkıyorum ve apar topar 11.45te başlayacak olan Doğa Müzesi gezisine koşuyorum. Geldiğimde geleneksel 15 dakika bekleme durumundalar. Herkese selam verip oturuyorum. Bir bakıyorum Sedef de orada. 3 İranlı, 1 Nijeryalı öğrenci, bir de Fransız var. Yola çıkıyoruz. Şehir merkezinde bir yerde müze. Girdiğimizde bir sürü çocuk olduğunu fark ediyoruz. Okul gezileri galiba. $5lık giriş ücretini ödüyoruz ve asansörle 4. kata çıkıyoruz. Bu katta kuşlar var. Canlı değil ama. Hepsi doldurma sanırım. Yüzlerce kuş türü.

.
Carletonun Maskotu Kuzgun (Ottawa Nature Museum)
.
Soldaki hayranı olduğum Ak kum kuşu (Ottawa Nature Museum)

Ondan sonra 3. kata, maymun reyonuna(:)) geçiyoruz. Oldukça ilginç bir yer. Hemen bir tane maymun bulup seviyorum:

.
Kimden Ottawa Nature Museum

Üstüne bir de maymun birimiyle ne kadar gücümüz olduğunu ölçmezsek olmaz! Sifaka denilen maymuna yaklaşmışım. Şempanzeliğe biraz, orangutanlığa ise çok var:

.
Kimden Ottawa Nature Museum

Sonra 2. kata, memeliler katına iniyoruz. Burada da ilginç hayvanlar var. Daha önce görmediğim büyüklükte öküze benzeyen Bisonlar özellikle korkunç. Bir de termal kamera var. Karşısına geçtiğimde yüzümün kıpkırmızı olduğunu görüyorum. Bir tek benim böyle. Çok mu ateşliyim ne! :P

.
Kimden Ottawa Nature Museum

Sonra en güzel kısma, dinozorlar katına iniyoruz. Burada sergilenen ilginç şeyler var. Bir tanesi baş parmağını kullanmadan yuvarlak bağlama yapabilir misin diye soruyor. Deniyorum, ipler çok büyük olduğu için nasıl bağlanıyordu çıkaramıyorum! :) Alışkanlık işte. Sonra plastik dinozor modelleri var. Hemen kendi eğlencemi çıkarıyor, espritüelliğimi(!) gösteriyorum:

.
Al ulan al! Sen misin bana hırlayan? Ottawa Nature Museum
.
Gıdı gıdı gıdı Ottawa Nature Museum
.
Arkadaş korkutmaya çalışıyor bizi Ottawa Nature Museum
.
Yem verirken Ottawa Nature Museum

Daha sonra dinozorların nasıl yok olduğuna dair çekilmiş bir belgesel izliyoruz özel bir sinema salonunda. Salon harika. Filmde rüzgar çıktığı zaman salonun yan kısımlarında bulunan fanlardan hava geliyor. Rüzgarı ayniyle hissediyorsunuz. Ses sistemi de kaç artı bir ise bilmiyorum oldukça etkileyici :D Acıdım keratalara... Ha, bu arada fosiller de var. Çoğu yapmacık da olsa bir kısmı gerçekmiş. İşin kötüsü ayırt edemedim hangisi gerçek hangisi sahte. Sonradan öğrendim ki koyu renkli olanlar gerçekmiş. Müzeden çıkıyor ve kampüse ulaşmak için otobüs bekliyoruz ve okula dönüyoruz. Yolda İranlı Aliyle konuşuyorum. Kendimi çok kaptırdım galiba, hızlı konuşmamdan dediklerimi anlayamıyor. Utanıyorum, "yuh be sanki çok iyi konuşuyorsun da hızlı konuşup hava mı atıyorsun?" diye öz eleştiri yapmadan edemiyorum. Okula geliyoruz. cuma akşamı bowlinge gideceklermiş. Davet ediyorlar. Olur diyorum ve ayrılıyoruz.


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus