Category: Türkçe

Date:

10 Ocak 2009, Cumartesi

Sabah uyansam da tekrar yatıyorum. Biraz da cumartesi olması sebebiyle sanırsam. Saat 11.30 gibi tamamen ayılıyorum. Hemen postalarıma bakıp yazılım proje grubuma benden beklenen şeyi bugün göndereceğimi söylüyorum, yurt koşuşturmacası ve üşütmem sebebiyle pek ilgilenemedim. Her zamanki gibi nete giriyor ve ailem ile, ardından Remzi ile görüşüyorum. Ailem şu anki yurtta kalmamın daha mantıklı olacağını, diğer yurtta daha fazla kişiyle baş etmek zorunda kalacağımı söylüyor. Benim de mantığıma yatıyor aslında. Ama çocukla konuşmak lazım. Bakalım rahatsız etmemesini nasıl isteyeceğim. Sonra Remzi projede yapılacakları anlatıyor bana. Not alıyorum. Saat 3e gelirken müsaade isteyip yurt sağlamlık formunu dolduruyor ve teslim edip yemeğe geçiyorum. Bu form, girdiğimde her şey yerli yerinde mi, onu bildirdiğim rapor. Yemeği yiyip geri geliyorum. Dersle ilgili belgelerin bulunduğu siteye (WebCT) giriyorum. Bir dersin sohbet kısmında birisi dersi kaçırdığını, sınavın ne zaman olduğunu soruyor. Cevap veriyorum. Sonra tekrar telefon geliyor. Yunusu yerleştiriyoruz diye. Gidiyorum. Ortalığa çeki düzen verdiler sansam da gittiğimde öyle olmadığını görüyorum. Çocuklardan birisiyle (Simon) konuşmuşlar, tamam, ortalığı toparlayacağız demiş. Etrafa tekrar tekrar bakıyorum. Simon çıkıyor odadan, dışarıya gitmek üzere toparlanıyor. Biraz konuşuyorlar, bizim odadaki kablosuz modemle ilgili. Ardından bana yöneliyor:

S: “Bu odada kalacak diğer kişi sen misin?”
E: “Evet”
S: “Oo merhaba, hangi bölüm?”
E: “Bilgisayar Bilimleri”
S: “Aaa cidden mi, ben de Bilgisayar Bilimleri, oda arkadaşım (Ben) da bir zamanlar öyleydi. Kaçıncı sınıf?”
E: “4.”
S: “Memnun oldum”

Gözlerini kaçıran bir çocuk. Gözümüz pek tutmadı. Birinci sınıfmış. Hasan ve Yunusla konuştuk biraz. İki yurdu karşılaştırdık. Bir sonuca varamasak da...

Bu katın (5.) elektrik süpürgesi kayıpmış. 4. katta bakıyoruz, orada da yok. Sonra tekrar dağılıyoruz. Facebookta oryantasyonda uyum süreci konusunu anlatan kişiyi bulup yol göstermesi için kendisine bir mesaj atıyorum. Sonra 19.30 gibi akşam yemeği için çıkıyorum. Yemekhanede Hasanla buluşuyoruz. Bakıyorum ki doğru düzgün yemek yok. Gidip ton balıklı sandviç hazırlatıyorum. İlk zamanlar bu sandviçten yesem de sonraki günlerde sandviçi hazırlayanların eldivenlerinin her türlü şeye bulaştığını görerek sandviç reyonundan uzaklaşıyorum. Yemekten sonra odaya gidiyor, biraz kod yazıyor ve yatıyorum. Gece 1-2 gibi Irfaan geliyor ve ısıtıcıyı açıyor. Terlemeye başlasam da uyku ağır basıyor.

11 Ocak 2009, Pazar

Yine geç kalkıyorum. Saat 10.30. Bilgisayarı açıyorum. Türkiyeden arkadaşlarla sohbet ediyor, yurt konusunda düşüncelerini alıyorum. O sırada Irfaan kız arkadaşını, sonra da kız kardeşini getiriyor. Bir şeyler izliyorlar, çizgi film olsa gerek. Biraz atıştırıp duşa giriyorum. Bir süre sonra tüm ailesini getiriyor. Annesi, babası, büyükannesi ve daha önce getirdiği kız kardeşi ile kız arkadaşı. Yayılıyorlar ortalığa. Duştan çıkıyorum, merhaba diyor ve odama geçiyorum. Biraz gürültü var. Ben de gürültüden kaçmak için saatin de öğlen 1i geçmesini fırsat bilerek öğle yemeğine gidiyorum. Saat 3 gibi döndüğümde iyice yerleştiklerini görüyorum. Büyükannesi mutfaktaki masaya yayılmış, kardeşi yatağına... Ses yok ama. Bilgisayarı açıyor, ailemle görüşüyorum. Sonrasında da yazılım projesine devam. Su doldurmak için odamdan çıktığımda Irfaan, babası ve kız arkadaşıyla geliyor. Alışveriş yapmışlar. Akşama doğru gidiyorlar. Müstakbel çiftimiz kalıyor geriye. Ben kodla cebelleşirken yemeğe gidiyorlar. Ben de acıktım biraz. Hasanı arıyorum. Yarım saat sonra gidecekmiş yemeğe. Biraz oryantasyonda bana verilen broşürlere bakıyor, sonra yemeğe çıkıyorum. Yine abartıyoruz yemekte. 2 tavuk burger, bir kapalı pizza, salatalık, marul, domates, soğan, meyveler... Bir bakıyorum bu sefer de bardak kalmamış. Her seferinde çatal biterdi. Neyse, içecek almadan oturuyorum. Geçen gün Hasanın tanıştırdığı Caki orada. Onun yanına oturuyoruz. Yanında bir İspanyol var. Sonra bir İspanyol daha geliyor. Öyle koyu bir muhabbet dönmüyor. Hepimiz durgunuz nedense. Yemeğin üzerine bir çay içip kalkıyoruz. Hasan kütüphaneye ders çalışmaya gidiyor, ben de odama gidiyorum. Yapacak çok iş var... Kod yazıyorum baya. Gece yarısına yaklaşırken Facebooktan mesaj attığım danışmana bir de e-posta atıyorum. Sonra çalışmaktan bunalıyor ve yatıyorum. Ayağımın altında kocaman bir şişlik olduğunu fark ediyorum. Sanki su toplamış.


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus