Category: Türkçe

Date:

15.07.2010

Eriyes’e Çıkış

Erciyese çıkış

Öğlen 12 gibi Kayseriden yola çıkıyoruz. Çevreyolu üzerinden merkeze ulaşıp Erciyes yoluna sapıyoruz. Aslında doğrudan merkeze gitseydik daha kısa olurmuş ama araçları trafiğe sokmamak için tabelayı çevreyolunu göstertmişler. Yokuş bir yol, 1.1 motorlu araba bazı zamanlar zorlansa da çok da zorlu bir yol değil. Yukarı çıktıkça doğa güzelleşiyor, bahçeli evler görünmeye başlıyor. Bir zaman sonra dağa tırmandığımızı fark ediyoruz. Karlı Erciyes zirvesi çoğunlukla görüş alanımızda. 25 kmlik yolun ardından kullanılmayan birçok teleferik merkezi ve yol kenarında bir pazar yeri görüyoruz. Ballar, peynirler, tatlılar, gözleme, kebap, hediyelik eşyalar…Duruyor, su içiyoruz. Birkaç fotoğraf çekiliyoruz. Çalışan teleferikler 100 m ötedeymiş.

Teleferik

Teleferik

Teleferik merkezine gittiğimizde sürekli çalışan teleferikleri görüyor, heyecanlanıyorum. Çünkü ilk defa teleferik görmekteyim. Yanımızda getirdiğimiz ek giysileri de yanımıza alıp gişeden giriş ücretini ödeyeceğiz. Oldukça ücretler oldukça pahalı. İki etap var. Birinci etaba çıkılıyor, ardından isteyenler ikinci etaba (daha da yükseğe) devam edebiliyor. Daha yükseğe çıkacakların mont/battaniye alması gerekiyor. Kişi/etap başı 13 TL. 3 çocuk, 3 yetişkiniz, 4 kişi parası alıyorlar. Yine de pahalı. Sadece ilk etaba çıkacağız. Aslında ben ikincisine de çıkmak isterdim ama milleti bekletmemek lazım.

Havalanıyoruz

Teleferik 2 Birkaç nokta var, o noktalar üzerinde ayakta duruyoruz, 3-4 kişilik bir teleferik koltuğu geliyor ve arkamızdan itiyor, oturuyoruz. Birkaç saniyenin ardından havalanmaya başlıyoruz bile. Üstümüzdeki güvenlik kilidini kapatıyoruz, çünkü her tarafımız açık. 10m’ye kadar yükseliyoruz sanırım. Hava çok soğuyor, felaket bir rüzgar var. Hava 5-10 derece en fazla. Üzerime ek giysileri giymeyi unutmuşum, giymeye çalışıyorum ama az daha elimden uçacaklar. Zar zor 3 kat giyiniyorum da üşümemi azaltıyorum. Yeni binenler oldukça teleferik duraklıyor ve havada asılı kalıyoruz. Endişe etmeyin, arıza felan yok :)

Teleferik 3

Erciyes’in karlı zirvesine doğru ilerliyoruz ancak gideceğimiz yer öyle çok da yüksek değil. Yaklaştıkça fark ediyoruz ki önümüzdeki bir tepe, biz yükseldikçe karlı zirve manzarasını kapatıyor. Aşağıdan daha güzel bir manzara vardı yani. İkinci etap ise o tepenin üzerine kadar çıkardığı için güzel manzaralı olmalı (evet, arkadaşımın çektiği fotoğrafta gördüm, manzaranın önü açılıyormuş). Şu durumda tavsiyem eğer teleferiğe binecekseniz ikinci etaba da katılın. İlk etabın sonuna vardığımızda gezecek, görecek kuru topraktan başka bir şey olmadığını gördüğümüz için koltuktan inmeye bile çalışmadan geri dönüyoruz (zaten o kilidin nasıl açıldığını çözmeye çalışana kadar inmeyi ıskalayabilirsiniz, aman dikkat!). Yerlerde fareler cirit atıyor. Kimileri cipimsi arabayla, kimileri yürüyerek çıkmış yukarıya. İnerken bu sefer göl ve tepe manzarası var. Tepelerden birisinin tepesi dümdüz. Acaba volkanik etkinlik sonrası tepesi komple fırladı da uçtu mu diyor insan. Bol bol fotoğraf çekiyorum. Fotoğraf makinemin yeni taktığım şarj edilebilir pili “bitiyorum” sinyali veriyor. Sanırım ömrü dolmuş. Ben de LCD ekranı kapatarak vizörden bakmak suretiyle yüze yakın fotoğraf çekebiliyorum buna rağmen! Teleferik üzerinde fotoğrafınızın çekilmesini istiyorsanız ve iki koltuğa dağılmışsanız arkadaki koltukta olmak avantajlı. Sebebi inişe geçildiğinde arkadaki koltuğun karlı zirve manzarası görmesi. Yani hem yüzünüz, hem de manzara görülebiliyor. Ön koltukta olursanız çıkış sırasında arkaya bakmanız gerekli ki manzarayla beraber yüzünüz çıksın :) İşin kötü tarafı koltukların arkalarında bir et firmasının sucuk, salam, pastırma gibi reklamları mevcut! Akıllılar firma ismini büyük yazmayı unutmuşlar, sadece sucuk, pastırma isimleri görünüyor, hangi firma olduğu belli değil! İnişe geçiyoruz, kilidi bir şekilde açıyor ve yere iner inmez atlıyoruz.

Develi Cıvıklısı

Develi Cıvıklısı Bir hayli üşümüşüm. Keşke hırka gibi bir şey olsaydı üzerimde. Aşağısı sıcak geliyor, ısınıyorum. 1 liraya çalışan dürbünler var. Karlı zirveye bakıyor, yakından inceliyorum. Çok hoş. Erciyes’in bir maketini görüyor, inceliyoruz. Bir sürü teleferik var, ancak çoğu şu anda devredışı. Yolun 20km devamında Develi ilçesi, ardından 30 km gidilirse Yahyalı ilçesi, 50 km daha gidilirse Kapızlı şelalesi varmış. Bir hayli yüksek bir şelaleymiş. Ancak yolu kötü diye söylemler alınca, yol da uzun olunca sadece Develi’ye gitmeye karar verdik. Develi’ye birkaç km kala “Gereme Harabeleri 7 km >>” tabelası görüyoruz ancak pil sıkıntımız olduğu için dönüşte oraya gitmeye karar veriyoruz. Develi merkeze girip bir marketten pil alıyor, Develi’nin meşhur “Develi Cıvıklısı”nı en iyi kimin yaptığını soruyoruz. “Lezzet Pide Salonu” diyorlar. Şehir merkezindeki saz çalan Seyrani heykelinin 2 üst sokağında. Giriyor ve “Cıvıklı” denen kuşbaşı etli pide yiyoruz. Oldukça lezzetli. Çocuklar kıymalı istiyorlar ama kuşbaşının yerini tutmaz (tadına baktık, oradan biliyoruz).

Heykel

Yemeğin ardından çarşıyı turluyoruz. Çok ilginç bir  camileri var. Katedral görünümlü, ihtişamlı bir yapı. Fark ediyorum ki öyle çok küçük bir yer değil. Bir turun ardından dönüşe geçiyoruz. Bir yerliye “burada gezilecek neresi var?” diye soruyoruz ancak bir parktan başka bir şey söyleyemiyor. Gereme harabelerine gitmeye karar veriyoruz. Evlerin bahçelerinde bol ürün vermiş kaysı ağaçları var. Şehiriçinde tarihi evler de mevcut. Rum evleri olduğunu tahmin ediyoruz.

Gereme Harabeleri (sakın gitmeyin!)

Gereme Yolu

Develi’den çıktıktan brkaç km sonra Gereme harabeleri tabelasından yan yola dönüyoruz. Bir de bakıyoruz ki bir park var, herkes piknik yapıyor. Harabelere nereden gidileceğine dair herhangi bir tabela yok. Birilerine soruyoruz, bilmiyorlar. Sağ yoldan gidiyoruz. Yol çok kötü, taş çakıl çukur… Herkes dönelim demeye başlıyor. Babamı zor ikna ediyoruz ve dönüşe geçiyoruz. Çeşmede su içip başkalarına soruyoruz, yanlış yoldan gitmişiz, soldan gidecekmişiz. Yol 4-5 km boyunca bazen bozuk, ama genelde idare eder. Koyun sürüleri görüyoruz. Yüzlerce koyun-kuzu yayılmış, yolu kapatmışlar. Korna çala çala, el kol sallaya sallaya dağıtıyor, yola devam ediyoruz. Çobana bir korna çalınca çoban da el sallıyor. Yol sorduğumuz kişilerin yan yoldan önümüze geçtiklerini görüyoruz. Bir kenara çekiyor, manzara için gelmiş. Diyor buradan devam edeceksiniz ama geri dönüş yok. Geri çıkamazsınız, ileriden Develi’ye giden başka bir yol var. Oradan gitmeniz gerekli. Telefonunu istiyoruz, vermiyor, ben de gelirim peşinizden diyor. Muhtemelen salladı. Devam ediyoruz, taştan çok dik yokuşlar iniyoruz. Evet, geri dönmek imkansız. Gittikçe kaybolduğumuz hissine kapılıyoruz. Çünkü 7 km geçmesine rağmen ortalıkta harabeye dair hiçbir şey yok. Sadece arı kovanları, tarladaki kabaklar, otlar… Tilki bile görüyoruz. Bizi görünce kaçmaya başlıyor. Fotoğrafını çekmeye çalışıyorum, kuyruğu çıkıyor sadece. Yolun bazı yerlerinde arabayı boşaltıyor, yürüyerek iniyoruz araba kaymasın diye. Bir zaman sonra söylenmeye başlıyoruz. Al işte macera diye. Cep telefonuma bakıyorum, çekiyor mu diye. İlginç bir şekilde çekiyor hem de 3-4 diş. Bir düzlükteyiz, etrafımız tepelerle çevrili. Dolayısıyla mevcut 1-2 yolun da nereye gittiğini çıkaramıyoruz. Ben diyorum ki 2-3 km yukarıda tepede karavan evimsi şeyler var, orada insan vardır belki soralım. Yok diyorlar, hislere güvenerek yola devam ediyoruz. İnsanlar görsek de sormak için durduramıyorum arabayı, langır lungur tarlalar arasındaki toprak yoldan gidiyoruz. Ayaklarımızın altından toz girdiğini fark ediyorum. İçerisi toz doluyor. Halbuki havayı iç dolaşıma almıştım. Camları açıyorum ki toz çıksın. Her tarafımız toz oluyor.

Gereme Harabeleri

Harabe olduğunu tahmin ettiğimiz taşlara ulaşıyoruz. Bizans hamamı olabilir diyorlar. Birkaç taş parçası üstüste kalmış, ne idüğü belirsiz. Gitmeye kesinlikle değmez. Fotoğrafını çekip devam ediyoruz. Sonunda ana yola çıkıyor yol. Kabus dolu, 7km’yi 1 saatte aldığımız yol nihayet bitiyor. Babam espri olsun diye, “eee şimdi nereye gidiyoruz? Şelaleye?” diyor. Diyorum “evet, iyi olur, şelale arabayı bir güzel yıkasa hiç fena olmaz!”. Erciyes’e dönüyoruz. Su içtiğimiz yerde mola veriyor, tatlı yiyor, su içiyoruz. Peynirleri yağsız olduğu için almıyoruz. Saat 5 olmuş, ikindi vakti güneş Erciyes’in tepesine yerleşmiş. Bu sebeple fotoğrafını çekmek pek mümkün değil. Aklınızda olsun “Erciyes’e ne zaman gitmeli” diyorsanız, cevap: “ikindiden önce, mümkünse öğlen”.

Erciyes Pazarı

Tekrar yola çıkıyor, Kayseri’ye dönüyoruz. Kayseri kanatlarımızın altında. Çok büyük bir şehir. Çıktığımız yollardan gerisin geri dönüyoruz. Bir Erciyes gezisi de burada biter...


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus