Category: Türkçe

Date:

Sözdebilim nedir?

Sözdebilim (pseudoscience), bilimsel gibi sunulan ancak bilimsel yöntemlere uyulmadan gerçekleştirilen pratik/iddia/inançlara verilen addır. Sözdebilimde abartı, kanıtlanamayan iddialar ve çelişkiler görülebilir. İddiaların ispatı, varlığının gözlemlenmesine dayanır, yokluğunun çürütülmesine değil. Bu sebeple bir bilim insanı iddiaları tekrar tekrar denediğinde iddianın süreklilik arz etmediğini görebilir. Bu da iddianın bilimsel olmadığını gösterir.

Sözdebilime şu örnekleri verebiliriz: Akupunktur, Aromaterapi, Aura Terapi, Astroloji, EFT, Grafoloji, Hipnoz, Homeopati, Parapsikoloji, Reiki, Subliminal mesajları.

Bunlardan bazılarının kanıtlanmış bilimsel tekniklermiş gibi belleğimizde yer ettiğini fark ettiniz mi? Bunda kişiye ilginç gelen bilginin hızla yayılmasının ve bilimsel kaynaklardan değil, çevremizden gelmesinin etkisi var. Peki tüm bu bilgiler kötü, gereksiz ve hatta zararlı mı? Bence hayır. Zaten sözdebilim, henüz bilimsel olarak açıklanamayan şeylere deniyor, kötü olan şeylere değil. Bir gün bu alanların iddiaları bilimsel olarak kanıtlanabilirse, o zaman bilimsel sınıfına gireceklerdir. Bir derleme de şurada.

Pozitivizm

Günümüz bilimi pozitivizm üzerine kuruludur. Pozitivizm'in bir tanımı şu şekildedir:

"Pozitivizm, ciddi bilimsel sorgunun, bir dış kaynaktan gelen nihai sebepleri aramayan ama direkt gözleme açık olan gerçekler arasındaki ilişkilerle sınırlı olmasını söyleyen görüştür."

Yani tekrar tekrar deneyip sonucu görebiliyorsam bu pozitivizm açısından olumlu bir kanıttır. Bu noktada gözden kaçan bir nokta ise gözlem yapma sürecinde tüm parametrelere hakim olmayışımızdır. Günümüzde özellikle Fizikçiler arasında, gelişimin önünü tıkadığı gerekçesiyle pozitivizme karşı çıkanlar vardır. Örneğin Einstein'ın Görelilik teorisinin içinde iddia ettiği ve yakın zamanda büyük tehçizatlarla tespit edilen Kütle çekimsel Dalgaları pozitivizm açısından bu güne kadar geçersizdi.

Vanilyaya alerjisi olan araba

Buna güzel örneklerden birisi dondurma ve araba hikayesidir.

Bir adam yeni aldığı arabasıyla markete gidip vanilya aromalı dondurma aldığında araba çalışmamakta, diğer aromalı dondurmalardan aldığında ise sorunsuz şekilde çalışmaktadır. Bu durum karşısında şaşıran adam "arabamın vanilyaya alerjisi var" gibi sözdebilimsel bir kanıya ulaşır. Bunu arabanın üretici firmasına anlattığında bir mühendis görevlendirilir. Adamın dediği doğru görünmektedir. Mühendis, olayı bilimsel olarak açıklayabilmek için birçok sefer adamla birlikte markete gider gelir, notlar alır, analizler yapar. Fark eder ki gözden kaçırdıkları nokta adamın markette geçirdiği süredir. Vanilya aromalı dondurma çok satıldığından marketin girişinde bulunmakta, bu sebeple adam çok kısa sürede arabaya dönebilmektedir. Bu da motorun bir parçasının henüz soğumadan zorlanmasına, arabanın çalışmamasına sebep olmaktadır. Diğer dondurmalarsa daha uzakta olduğundan parçanın soğumasına, arabanın çalışmasına fırsat tanımaktadır. Sorun çözülmüştür.

Eğer bu adam, kulağa saçma da gelse bu durumu bildirmeseydi, ya da bildirse bile şirket rasyonel takılıp "bu adam deli, saçmalıyor" diyerek mühendis görevlendirmeseydi tasarım sorunu ortaya çıkmayacaktı. Benzer şeyler diğer sözdebilimlerde "bazen dediğim tutuyor, bazen tutmuyor" durumları için de geçerlidir.

Periyodik fonksiyonlar

Ayın kaçıncı gününde olduğumuzu x ile temsil edecek olursak bir adamın f(x) = 2x mod 12 fonksiyonunun çıktılarını gözlemleyerek bir sonraki adımı tahmin etmeye çalıştığını ve şu gözlemleri yaptığını düşünelim:

f(1) = 2
f(2) = 4
f(3) = 6
f(4) = 8

Bir örüntü olduğunu fark edip bu fonksiyonun f(x) = 2x olması gerektiğini düşünür ve çevresindekilere söyler. Ayın 1'inden 4'üne kadar bu gözlemi tutmuştur. 5. gün çıktının 10 olacağını iddia eder ve şahitler iddiasını doğrular. Ancak 6. gün tekrar gözlemlediklerinde sonucu 12 beklerken 0 olduğunu görürler ve iddianın boş olduğu düşünülür. Çünkü tekrar edilemez bir iddia ortaya atmıştır. Sonraki günlerde de 14 ve 16 beklerken 2 ve 4 görülür. Ay başına gelindiğinde ise yine ilk 5 gün adamın iddiası tutar. Yapılması gereken fonksiyona mod 12 eklemesidir, adamın iddiasını kökten reddetmek değil. Özellikle astroloji alanındaki bazı iddiaların bu açıdan incelenebileceğini düşünüyorum. Bu alan her ne kadar çer çöple ve falcılarla dolmuş olsa da aralarından makul olanlar değerlendirilmelidir.

Kuşkucu ve Sorgulayan Beyinler

Bazı insanlar kuşkucu ve sorgulayan mizaca sahiptir. İlginç olan şey, bu mizaç hem pozitivist bilim insanları, hem de sözdebilimciler için ideal bir mizaç. Bu noktada yine bir sözdebilim olan MBTI tercih ölçeğindeki dünyadan bilgiyi alma şekli olarak Sensing (duyumsama) ve Intuition (sezgisellik) tercihleri ayırt edici özellik olarak gözüme çarpıyor. Tercihi "sensing" olanlar (S Tipi) "ben gördüğüme duyduğuma inanırım" derken "intuititon" olanlar (N Tipi) "gördüğüm duyduğuma sezgilerimle katkıda bulunur öyle benimserim" diyor.

S Tipinden sözdebilime prim vermeyen bilim insanları çıkıyor. Bu kişiler ayağı yere basan, doğrulanabilir ve kanıtlanabilir sonuçlar ortaya koyuyor, mantıksız ve saçma gelen bilgileri "imkansız/saçma" diyerek gözardı edebiliyorlar. Kuşkuculuklarını "her söylenene inanma" yolunda kullanıyorlar. Bir bilgiye inanmaları için tüm taşların oturması gerekiyor. Aslında bir bakıma zaman ve enerjiden tasarruf edeyim, mantıklı şeylere odaklanayım derken hayal gücünü kısıtlıyor. Kesin/gerçek ama daha az sayıda bilgi üretmeleri muhtemel.

N Tipinden ise sözdebilime yatkın, ona inanabilen ve hatta katkıda bulunabilen bir birey çıkıyor. Hayal gücü daha kuvvetli olup alakasız şeyler arasında (gerçek ya da gerçek olmayan) bağlantı kurabiliyor. Kuşkuculuklarını bu amaçla kullanıyorlar. Gördüklerine ek yorum kattıkları ve hiçbir şeye imkansız demedikleri, kendilerini kısıtlamadıkları için bir S Tipinin aklının ucundan geçmeyecek şeyler arasında bir bağlantı kurabiliyor, keşifler yapabiliyorlar. Tabi bu bağlantı gerçek olabildiği gibi uydurma da çıkabiliyor. Bu kişilerin bir bilgiye inanması için taşların tamamen yerine oturması gerekmiyor. Bu da onları daha çabuk kandırılabilir kişiler haline getiriyor. Bununla birlikte N Tiplerinden bilim insanı olmaz denilemez. Bu kişiler olaylara daha geniş bakıp potansiyel uzayını genişletip S'lerin göremeyeceği parametreleri keşfedebiliyor, durumu bilimsel olarak da açıklayabiliyorlar. En büyük sorunları ise belki de sözdebilim ve bilim arasına sınır koymaları.

Özetle

Sözdebilim olarak geçen bazı (hepsi değil) alanların bilimsel olarak kanıtlanamayışının sebepleri örnekleme eksikliği ve gözlemlenebilen / kontrol edilebilen parametrelerin sınırlı olması olabilir. Böyle bir parametrelerin az bir kısmını değiştirerek deneylerle bu tür konuları bilimsel hale getirmek mümkün değil. Bu sebeple N Tipi kişilerin hayal gücü ve keşfetme yeteneği kullanılmalı, görülmeyen parametrelerin keşfine yönelmeli. Bu sayede bilim camiasına birçok yeni bilgi ve keşif katılabilecektir.


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus