Category: Türkçe

Date:

Şu sözü duymuşsunuzdur muhtemelen:

Sahip oldukların sonunda sana sahip olur. (Fight Club)

Sahip Olduklarımız

Evet, sahip olduğunuz ve kaybetme ihtimaliniz olan her şey aklınızda bir yer kaplar. Bir zaman sonra sırf bu sahip olduklarımızı kaybetmemek için yaşadığımızı fark edebiliriz şanslıysak. O zaman oturup düşünmek gerekir. Gerçekten tüm bunlara ihtiyacım var mı? Bu eşyalardan, bu dijital dosyalardan kaçını son 1 ayda kullandım? Peki son 1 yılda? Peki o halde onları neden her gün görüp hatırlamamıza, kafamızda yer etmesine izin veriyoruz? "Belki bir gün işime yarar" sözünün doğru çıktığını kaç kere ve en son ne zaman gördünüz?

İnsan genç yaşlarında belki fark etmiyor tüm bu kalabalığın bizi nasıl yorduğunu. Ama yaş ilerledikçe fazlalıklar göze batmaya başlıyor. Düzen ve sadelik arıyor insan.

Dağınıklık

Bir diğer mesele dağınıklığın bizi nasıl yorduğu. Windows XP ve öncesi dönemlerde Disk Birleştirici (Defrag) adında bir araç vardı. Windows yeni gelen dosyaları parça parça sağa sola saçtığı için bir zaman sonra bir dosyaya erişmek için diskin farklı 10 noktasına bakması gerekebiliyordu. Bu da yavaşlığa sebep oluyordu. Disk Birleştirici ise bu parçaları derleyip düzenliyordu. Bir dosyanın sadece bir yerde olmasını sağlıyordu. Belki bayt bazında bir dağınıklık artık yok (en azından Unix tabanlı sistemlerde), ama dosya bazında bir dağınıklık söz konusu. Windowsa laf atıyoruz ama kendimiz de dosyalarımızı düzenli tutmuyoruz çoğu zaman. Tatil fotoğraflarımız bir yerdeyken telefon fotoğraflarımız başka bir yerde. Proje kodları bir yerdeyken, proje malzemeleri farklı bir yerde. Projelerin bir kısmı arşivlenmiş, bir kısmı hala bilgisayarda, bir kısmı hem arşivlenmiş hem de hala bilgisayarda duruyor. Bir dosyaya ihtiyacımız olduğunda nereye bakmamız gerektiğini şaşırabiliyoruz. Yedek alacak olsam nerelere bakmam lazım acaba? diyor ancak sorunun cevabını uzun zaman harcamadan veremiyoruz. Yedek almadığı için veri kaybına uğrayanlar ise acaba her şeyim yedekli mi, en son ne zaman yedek aldım endişesiyle yaşıyor olabilirler.

Halbuki her şey sade olmalı. Son 1 ayda kullanılmayan dijital dosyalar gözden ırak bir noktaya arşivlenmeli, periyodik yedekleme zamanları tanımlanmalı. Fiziksel eşyalar ihtiyaç sahiplerine verilmeli ya da gözden ırak noktalarda arşivlenmeli. Bizden önceki nesil "şu kitabı ileride bir daha okurum" deyip gerçekten de okuyabiliyordu. Ancak yeni nesilin hayatları artık çok hızlı akıyor ve bir okunan kitap bir daha okunamıyor çoğu zaman. Bu sebeple başucu kitabı şeklinde niteledikleriniz dışındaki kitapları vermeyi ya da takas etmeyi düşünmeliyiz. Kütüphanenizde boş boş durması mı daha iyi, bir başkasının ondan faydalanması mı?

Hayatımız ve Zihnimizde Sadelik

Hayatımız da sade olmalı. Aynı anda çok sayıda işle uğraşmamalıyız mümkünse. İnsanın çalışma belleğinin (working memory) 5±2 tane öğe saklayabildiği bir dünyada 10 farklı şeye dağılırsanız elbet bazıları ihmal edilecektir.

"Bana hayatını (uğraşlarını, aklında yer eden şeyleri) birkaç kalemde açıkla" dediklerinde 5 şeyle yanıt verebilmeli. Ne gibi? Kendimden örnek vereyim: Okul, Ev işleri, Fotoğrafçılık, Kişisel Gelişim, Yazarlık. Kategorize edemediğimiz şeyleri sorgulamalıyız, gerçekten gerekli mi diye. Bu maddelerden daha önemli bir madde hayatıma girerse bu maddelerden birisi çıkmak zorunda kalabilir.

Mümkün olduğunca akılda hiçbir şey tutmamak en iyisi. Tatile gidecek olduğunuzda eşyalarınızı hazırlamak uzun mu sürüyor? Acaba neden? "Neye ihtiyacım olur? Hangi eşyalarım vardı benim?" diye düşünmekten hazırlanamıyor olabilir misiniz? Halbuki her tatilde aşağı yukarı aynı şeyleri götürüyoruz. Bir liste yapıp tekrar tekrar kullansak hiç fena olmazdı. Ayrıca hiç fark ettiniz mi, dolabınızdaki eşyaların en az üçte birini hiç kullanmıyorsunuz. Neden ihtiyaç sahiplerine vermiyorsunuz ki?

Benzer şekilde yapılacaklar listesini kafanızda tuttuğunuzda konudan konuya atlayarak "bu da yapılacaktı, şu da, şu da..." kısır döngüsüne girebilirsiniz. Ancak her aklınıza geleni yazılı hale getirdiğinize emin olduğunuzda neler yapılacaktı diye düşünmek yerine listenize bakmanız yeterli olacaktır. Bu konuda David Allenın Getting Things Done yöntemi çok faydalı. Bir başka yazıda bu yöntemden bahsetmek isterim.

Özetle

Özetle, sade bir yaşam, az eşya, az endişe, az tasa, daha çok huzur. Minimalism de deniyor bu akıma. Hayatta daha çok şeye sahip olmayı, daha çok iş yapmayı hırsla hedeflemek bazen "burnout" denen tükenme sendromuna sebep olabiliyor. Belki de oturup düşünmek için en güzel fırsat bu anlar. Sade bir yaşam dileğiyle...

 


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus