Category: Türkçe

Date:

12 Ocak 2009, Pazartesi

Sabah 7.30 gibi uyanıyorum. Bilgisayarda postalarıma baktıktan sonra uyku tekrar ağır basıyor. Alışveriş yapmak lazım ancak bu ayakla gidemem ki bir yere. Öğlene doğru kalkıyor, bilgisayarda takılıyorum. Görevli Barak hanımdan cevap gelmiş. Soruna çözüm bulabileceğimizi, yurt görevlileriyle konuştuğunu, bizlere gerekli kural ve bilgileri sunacaklarını, görevlilerin benimle iletişime geçerek sorunumu çözme konusunda yardımcı olacaklarını söylüyor. Çok iyimser konuşuyor. Tatlı bir dille rahatsız olduğumu anlatmamı tavsiye ediyor. “Annoy” kelimesini kullanmadan “disturb”,”upset” gibi kelimelerin kafi geleceğini belirtiyor. “Görevlilerle konuştuktan sonra mı, şimdi mi konuşayım suit arkadaşımla?” deyip öğle yemeğine gidiyorum. Zaten dolapta yiyecek kahvaltılık da kalmamış. Her zamanki gibi pizza, salata, meyve, meyve suyu alıyorum. Şimdiden bıktım yani. Aldığım meyvelerin arasında iki tane muz var. Birini çantaya tıkıyorum. Kitapçıya gidip ders kitaplarıma tekrar bakıyorum. Computer Vision kitabı kalmamış. Almam gereken diğer kitap olan Islam in Transition kitabından ise tonla var. Yenisi $50. Hala Türkiyeye dönüp dönmemekte kararsız olduğum, dönmeyecek bile olsam bu akşam ders çıkışı yorgunluktan çalışamayacağım için almıyorum. Sonra ISSOya (Uluslar arası öğrenciler ofisi) gidiyor ve UHIP (sağlık sigortası) kartımı alıyorum. Exchange Student Check-in Sessions denilen şeyin ne olduğunu sorduğumda (her gün yapılıyor), oryantasyona katılamayanlar için hızlı oryantasyon olduğunu söylüyorlar. Teşekkür edip kaçıyor, odama dönüyorum. Muzumu buz dolabına yerleştiriyorum(evde böyle bir şey yapmazdım, muz buz dolabına konulmaz ki! Kafa kalmamış görüyorsunuz). 2 portakal, 1 elma ve 1 muzum oluyor. İşin kötüsü bıçağım yok hala. Yiyemiyorum. Bir gün gelecek, hepsini yiyeceğim!!! :P . Bilgisayar başına geldiğimde Yurtlar müdürlüğünden e-posta geldiğini görüyorum: “Yeni odana taşındın mı? Eski odana girmek isteyen birisi var, anahtarları ne zaman iade edeceğini merak ediyordum.” Eyvah! Diyorum. Yunusu arıyor, ama ulaşamıyorum. Komşu 2 Kanadalı ne yapıyor onu soracağım. Sonra bana gelen e-postayı Barak hanıma ileterek “Pek seçeneğim kalmadı sanki?” yazıyorum. Yurt asistanlarıyla/"sorun çözer"lerle konuşmamı tavsiye ediyor. Arıyor, ulaşamıyorum. Tekrar aradığımda saat belirlemeye çalışıyoruz görüşme için.

Cara: “Yarın saat 3 ya da 3.30 (unuttum) olur mu?”
Ben: “Eee, sanırım o saatte dersim var.”
Cara: “O halde sabah erken görüşelim”
Ben: “Harika olur, mesela saat kaç?”
Cara: “10.30”
Ben: “(Yuh! O saat de erken mi?!) O saatte de dersim var. Tamam tamam, 3.30 olsun o halde. Çıkarım dersten.”
Cara: “Tamamdır, görüşürüz.”
Ben: “Bir şey daha soracaktım. Oda değişikliği için başvurduğumda bana Prescottta bir oda verdiler ancak pek beğenmedim. Şimdi anahtarı ne zaman teslim edeceksin diye soruyorlar. Başka birisi taşınmak istiyormuş buraya. Yeni odaya taşınmak zorunda mıyım?”
Cara: “Yok yok, Karena herhangi bir nedenden dolayı burada kalmak istediğini söyle. Sorun olmayacaktır.”
Ben: “Aa, çok teşekkürler, görüşürüz...”

Görüşeceğimiz yer Glengarry yurdunun girişinde “Son sınıf öğrenciler ofisi” gibi bir yerdeymiş. Sonra mesai bitimine yarım saat kala yurtlar müdürlüğüne (Karen hanıma) e-posta yazıyorum:

“Yeni odaya baktık, pislik ve çöp içindeydi. Şimdiki oda arkadaşımla konuşmak için bir şansım daha var mı? Öğrendim ki misafir getirme konusunda birtakım kurallar varmış. Bu kuralı kullanabilirim. Ayrıca yurt asistanlarından yardım da alacağım...”

“Tabii ki, vaktin var. Hatta sizin binada bir oda daha var. Bir yüksek lisans öğrencisi henüz gelmemiş, ya da geç kaldı gelmek için. Ona soracağım, eğer geç gelecek olursa onun odasıyla bir değişim yapabiliriz.”

“Harika olur! Gelişmeleri sabırsızlıkla bekliyorum...”

Sonra biraz ekmek üzeri nutella yiyerek Applied Cryptography dersime kaçıyorum. İlk sıranın kenarlarında yer bulamıyorum. Ben de ikinci sıranın ikinci koltuğuna oturuyorum. İki kişinin arasına. Solumdaki çocuk çok tuhaf. Sürekli bir şeyler yiyor, içiyor, arada kafayı koyup uyukluyor. Cap cup sesler çıkartıyor. Biraz rahatsız olup ders arasında ön sıraya geçiyorum. Her ne kadar hocanın dibinde olması sebebiyle hocayı da, beni de rahatsız edecek olsa da. Yanımdaki çocukta dersin kitabı var. Muhabbet olsun diye nereden aldın kitabı vs. diyor, azıcık da olsa konuşuyorum. Artık arkadaş edinmem lazım, değil mi? Sonra ders başlıyor. Linear Congruential Generators konu başlığı. X_n = (a. x_[n-1] + b ) mod m şeklinde bir şifre üretici var. Bu güvenli midir diye soruyor hoca. Sınıf sessiz. Ben diyorum ki “Mod işleminden dolayı güvenli değil. Hissediyorum!”. Sanırım kahinimsi bir cümle oldu. Bana bakarak gülümsüyor hoca. Sanki evvet, doğru bildin dermişçesine. Hakikaten de öyleymiş. Ama sebebini hala çözemedim :) Bu arada bu son sınıf dersini alıp mod işlemini bilmeyenler varmış. Tuhaf! Dersin sonlarına doğru istatistiksel testleri anlatıyor hoca. Chi-squared dağılımının kullanıldığı bir testte ortaya (slaytta yazanların yanlış olduğuna dair) tuhaf bir iddia atarak (başta hocanın) herkesin kafasını karıştırıyor, sonra kendi kendime “ne alaka len, iyi attın” diyerek hocaya “ben buna sonra bakarım” diye geçiştiriyorum. Ders bitiyor, odama dönüyorum. Pek bir şey yapamıyorum, takvimime sınav tarihlerini yerleştiriyorum. Kız yine geliyor. Dizi izliyorlar. Yine komedi. Bizim yaycıbaşı da yaylanmaya başladı. Saat 12 olmuş yine. Yatmam lazım.


Share: FacebookGoogle+Email


comments powered by Disqus